**** Ya Allah Ya Muhammed Ya Ali **** HEY INSAN OGLU INSAN OLDUGUNU UNUTMA INSANA KARSI SAYGIDA KUSUR ISLEME ELINE BELINE DILINE SAHIP OL HER NE ARARSAN ARA KENDINDE ARA iNSAN OLDUGUNU KESINLIKLE UNUTMA
ASIRI DINCI IRKCI ÖRGÜTLER UGUR MUMCUNUN KALEMI KESKINDI DIYE 24 Ocak 1993 UGRADIGI BUMBALI SALDIRI SONUCU ÖLDÜREREK SUSDURA BILDILER SIMDI ISE KESKIN KALEMLERI CEZA EVINE ATARAK GAZETE KÖSE YAZARLIGINDAN VE TV KANALLARINDAN UZAKLASDIRARAK, SUSTURMAKDALAR. SUNU HIC UNUTMASINLAR YAZARIN SILAHI KALEMIDIR BU KALEMLERIN ÜZERINDE NEKADAR BASKI OLURSA OLSUN BU KESKIN KALEMLER SUSMAYACAKDIR. HICBIR ZAMANDA SUSTURMAYA GÜCLERIDE YETMIYECEKDIR. UGUR MUMCUYA ALLAHDAN RAHMET DILIYORUM MEKANI CENNET OLSUN KABRI PÜRÜ PAK OLSUN..! Demokrasi Sehidi Uğur Mumcu Kimdir (1942 - 1993) Aslen Ankaralı olan Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 yılında, babasının memuriyeti dolayısıyla Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu. Annesi Nadire Hanım, babası, Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey'di. İlk ve orta okulları Ankara’da okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. Bu hızlı yaşam Hukuk fakültesinde de devam etti. 1961 yılında baş1adığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1965 yılında tamamladı. Bir süre avukatlık yaptı; yabancı dil öğrenmek için İngiltere'ye gitti. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Yazmaya, üniversite öğrenciliği yıllarında, Doğan Avcıoğlu'nun yönetimindeki Yön Dergisinde başlayan Uğur Mumcu, 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek", "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddasıyla gözaltına alındı. Uğur Mumcu bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat yargıtayca karar bozuldu ve serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra, Mumcu askerliğini, 1972-74 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi. İlk yazıları 1962'den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM v.b. dergilerde yer alan Mumcu'nun, 1968-69-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde zaman zaman çeşitli konularda inceleme yazıları da yayımlandı. Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı. Daha sonra çalışmaya başladığı Anka Ajansında 1975 yılından itibaren Cumhuriyet'e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 6 Kasım 1991'de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 yılında uğradığı bombalı saldırı sonucu Hayatini Kayp Etdi Katilleri 19 senedir bulunamadi Ugur Mumcunun Hayatina Kiyanlar Sanki özel olarak Devletin Güvencesi Altindadirlar buyüzdendirki Katilleri Bulunamiyor
Uğur Mumcu; Neden Öldürüldü Cünkü
Ödünsüz bir Atatürkçüdür. Kemalist’ti.
Laiklikten yanaydı.
Gerçek bir demokrattı.
Özgürlüğün savunucusuydu.
Bağımsızlıkçıydı.
Emperyalizme ve sömürüye karşıydı.
Rantiyeyi dışlayıcıydı.
Üretenlerin ve yaratanların yanındaydı, onların sözcüsüydü.
Devrimci ve ilericiydi.
Bölücülüğe, etnikçiliğe, tarikatçılığa ve cemaatçiliğe karşıydı.
Bağnazlığa, tutuculuğa, gericiliğe, yobazlığa karşıydı.
Herkesin inancına saygılıydı. Dincilik yapanların düşmanıydı.
Kutsal din duygularını sömürenlere karşı mücadele verdi.
İşkenceye ve insanlık dışı davranışlara karşıydı. İşkencecilerle hep mücadele etti.
İnsan haklarının yılmaz savunucusuydu.
Emekçinin, işçinin, mazlumun, ezilenin, yoksulun yanındaydı.
Aydınlıktan yanaydı.
Sorgulayan, araştıran, bilim ve teknoloji üreten bir eğitimden yanaydı.
Soyguncuların, hırsızların amansız düşmanıydı.
Bu maddeleri çoğaltmak olasıdır.
Uğur Mumcu, bunlarla birlikte;
Araştırıcıydı.
Sorgulayıcıydı.
Korkusuzdu.
Bir dedektif gibi olayları derinlemesine sorgulardı.
Kararlıydı.
Cesurdu
Savaşçıydı.
Bilgili ve donanımlıydı.
Fikir sahibiydi.
Toplumcuydu.
Bu anlamda, vurguncuların, dolandırıcıların, üçkâğıtçıların, din
Simsarlarının, köktendincilerin, çetelerin, acımasızların, insan düşmanlarının, sömürücülerin, Atatürk karşıtlarının karşısındaydı.
Özellikle Laiklik karşıtlarının ve halkın parasını soyanların önünde bir engeldi. Uğur Mumcu’nun düşüncelerini ve kararlığını yenemeyeceklerini anlayan bu insan azmanları onu yok etmeyi uygun gördüler.
Uğur Mumcu'nun şimdiye kadar yayınlanmamış iki konuşması:
SUNUŞ
Okuyacağınız dizi, Uğur Mumcu’nun Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin neden simgesi olduğunu bir kez daha bilinçlere kazıyacak. Uğur Mumcu’nun şimdiye değin çözümü yapılıp hiç yayımlanmamış olan iki konuşmasının (1990’da İstanbul Taksim’de yapılan Köy Enstitüleri açık oturumu ve 1986’da Dikili’de Oktay Akbal ve Ali Sirmen ile birlikte katıldığı toplantı) dökümü olan dizi, dünden, dünden de değil 20-25 yıl öncesinden bugünü aydınlatması açısından tarihsel bir içerik taşır. Uğur Mumcu, her ne kadar 1970, 80’lerden söz etse de bilgisi, birikimi ve hiç kuşkusuz araştırmaya dayalı gazetecilik sezgisi ile günümüzde yaşadıklarımızın anahtarını ta o zamandan çevirip, yaşadıklarımızın, hatta yaşayacaklarımızın kapısını açmaktadır bize. Okuyun bu diziyi, Uğur Mumcu’nun niçin birincil hedef seçildiğini bir kez daha algılayacaksınız...
Bir gün savcı olacaklar
Mumcu, “Hukuk fakültesinde okuyup da daha önce imam hatip mezunu olanlara burs veriyorlar. Burs verilen öğrenciler de sınavsız yargıç ve savcı oluyorlar. 2000 yılına doğru baktığımızda, vali ilahiyat fakültesi mezunu, emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak” diyordu
Hangi iktidar din sömürüsüne dayanmış, mutlaka yıkılmıştır. CHP iktidarı, ‘49 yılında din derslerini kabul etti. Yıkıldı, kurtaramadı bu ödün. DP, 1957’de Said-i Nursi’nin cüppesini bayrak yaptı. Ne oldu? Yıkıldı. Süleyman Demirel 1960’ların ortasında Nurcuların, tarikatların, Süleymancıların sakallarını okşadı. Ne oldu? Yıkıldı. Hac seferleri düzenleyen ANAP ne oldu, yüzde 20’ye indi. Halka güvenmek gerekiyor. Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk affetmiyor, din sömürüsünü affetmiyor halk. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.
Köy Enstitüleri üretim içinde eğitim, eğitim içinde üretim ilkesini benimsemişti ve köy çocuklarını Atatürk devrimlerinin ve Kemalizmin toplumsal yapısını kurmakla görevlendirmişlerdi. Ancak şimdi ne oluyor? Aynı köy çocukları kapanan Köy Enstitüleri yerine imam hatip okullarına gidiyorlar. Gidiyorlar da ne oluyor? 1983 rakamlarına göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 46 bin personel var. Bu 46 bin personelin 23 bini ilkokul mezunu. O zaman bu ilahiyat fakülteleri, İslam enstitüleri ne işe yarıyor? Bu imam hatip okulları ne işe yarıyor? Ne işe mi yarıyor? Bunlar imam, hatip olmuyorlar, hukuk fakültelerine gidip yargıç ve savcı oluyorlar. Siyasal bilimler fakültelerine gidip kaymakam oluyorlar. Yapılan bir araştırma, kaymakam yetiştiren bölümlerin öğrencilerinin yüzde 41’inin ilahiyat kökenli olduğunu ortaya koyuyor. Hukuk fakültesinde okuyup da daha önce imam hatip mezunu olanlara burs veriyorlar. Burs verilen öğrenciler de, sınavsız yargıç ve savcı oluyorlar. 2000 yılına doğru baktığımızda, vali ilahiyat fakültesi mezunu, Emniyet müdürü İslam enstitüsü mezunu, kaymakam imam hatip mezunu olacak.
Yurttaşın oyuyla bu iktidarı değiştirmek ve devleti tepeden tırnağa ilerici düşüncelerle donatmak, ancak o koşulla Köy Enstitüleri de kurulabilir. Bugün çeşitli siyasal rejimler depremler yaşıyor. Bu depremler düşünceleri, inançları yeniden değiştiriyor. Ama biz şu 21. yüzyıla girerken görüyoruz ki, Türkiye’de bugüne kadar sonuç almış en güçlü örgüt Kuvayı Milliye örgütüdür, Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır. Kuvayı Milliye, toplumun en önemli sivil örgütlenme modelidir. İkincisi 40’lı yıllara rastlayan Köy Enstitüleridir. İkisi de sivil toplumun vazgeçilmez kurumlarıdır. İdeolojide Kuvayı Milliye tam bağımsızlık ilkesi, eğitimde Köy Enstitüleri. İki hedef bu
Ya laiklik ya İslamcılık
Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devrimi yaptı. İtalya’dan ceza yasası aldık, Fransa’dan idare hukuku ilkeleri aldık, İsviçre’den medeni hukuku aldık, Almanya’dan ceza yargılaması hukukunu aldık. Bir gülmece dergisindeki şu tanım olayları yeterince sergiliyor: Türk vatandaşı tanımı. Diyor ki, “Türk ne demektir? Türk kimdir? Türk vatandaşı İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza muhakemeleri usulüne göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.”
O dönemde böyle yasaların alınması zorunluydu, çünkü toplum bir yol ağzındaydı. Ya Batılı laik sistem, ya şeri hukuk. Mustafa Kemal ve düşün arkadaşları Batılı ve laik sistemi benimsediler. 1928 yılında anayasadan devletin İslamcı devlet olduğunu belirten madde kaldırıldı, 1930 yılında da okullardan din dersleri. 1939 yılında da köy okullarından din dersleri kaldırıldı. Bunlar ne için yapıldı? Laiklik için yapıldı. Çünkü, dünyada ya olayları teokratik açıdan göreceksiniz, böyle bir eğitim anlayışınız olacak ya da laik anlayışınız olacak. Karma ekonomi gibi hem İslamcı hem laik anlayış olmaz. Ya laiklik ya İslamcılık. Eğitim bu. Mustafa Kemal ve düşün arkadaşları, laisizmi benimsediler. Köy Enstitüleri olayını bu süreç içinde değerlendirmek gerekir. Köy Enstitüleri 40’lı yılların başında çıktı, ortalarına ve sonlarına doğru yıkıldı. Niçin? Çünkü Türkiye 40’lı yıllarda da bir yol ayrımındaydı. Dünyada büyük bir savaş yaşanmaktaydı. Nasyonal sosyalist rejimlerle Marksist rejimler ve burjuva demokrasileri arasında, bunların orduları arasında sıcak savaş yaşanıyordu. Türkiye bu sıcak savaşta, bu savaşa katılmama siyaseti gütmekteydi. Bir çeşit duyarlı siyasetle iki tarafın gelişimini de izlemekteydi ve bir denge politikası izliyordu. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Köy Enstitülerini destekledi. Köy Enstitüleri fikri bugün önemi daha çok anlaşılan Tonguç Baba’nın çalışma, düşünce ve ideolojisiyle ortaya çıkmıştı. Saffet Arıkan’ın bakanlığı döneminde genel müdürlüğe getirilen Hakkı Tonguç, daha sonra Hasan Âli Yücel’le birlikte çalıştı. Hasan Âli Yücel, bugün bakıyoruz, yeniden değerlendiriyoruz, oğlu Can Yücel’in şiirinde yazdığı gibi “çağın en güzel gözlü maarif müfettişi”, gerçekten bu toplumun özlediği, hümanist ilerici bir aydın.
UGUR MUM CUYA KIYAN KATILLERI LANETLIYORUM BU OLAYI GÜN YÜZÜNE CIKARTMAYA KORKAN KATILLERI KORUYAN DEVLETI YÖNETENLERIDE KINIYORUM ? MÜSLÜMAN BIR ÜLKE OLAN ANCAK LAIK SISTEM ICINDE YÖNETILEN TÜRKIYE CUMHURIYETI DEVLETINI SAVUNAN LAIK CUMHURIYETCI SOSYALDEMOKRAT SOL DÜSÜNCEDE FIKRINI ACIKLAYAN HALKDAN TARAF OLAN HALKIN SESINE KULAK VEREN KALEMINI ASLA SATMAYAN SILAHA KARSI KALEMINI KULLANAN MERT YIGIT YAZARLARIN KALEMININ SUSTURMAK ICIN HICTERÖDÜT ETMEDEN BIR EMIRLE ÖLDÜRTEN ASIRI DINCI IRKCI DÜSÜNCESINDE LAIKLIGE KARSI OLANLAR BU KISILER TÜRKIYEDE ELINI KOLUNU SAGLIYARAK TÜRKIYENIN ARKA BAHCESINDE CENNET ICINDE YASAMAKDALAR BU KATILLERI KIM KORUYOR KIM BU KATILLER NEDEN HEP SOL DÜSÜNCEDE OLAN YAZARLAR YA ÖLDÜRTEREK YADA SUSTURARAK HABISE ATARAK SUSTURULMAYA CALISILIYOR UGUR MUMCUYU VE DIGER YAZARLARI VURAN HAIN KAFALAR NEDEN GÜN YÜZÜNE CIKARTILAMIYOR TÜRKIYE BU KADAR ACIZ BIR DEVLETMIDIR YOKSA KATILLERIN CENET BAHCESIMIDIR. YA TÜRKIYEDE INSAN HAYATI HICMI BIR ÖNEMI YOK INSAN HAYATI BU KADAR UCUZ OLABILIRMI BENIM DEVLETIM VATANDASINI KURUMADIGI ICIN ISYAN EDIYORUM KENDI DEVLETIME KOCAMAN BIR ÜLKE GÖRÜMÜNÜ VEREN DEVLET NASIL OLURDA KATILLERIN ÖZGÜRCE YASADIGI BIR ÜLKE KONUMUNA GELIR. LANET OLSUN INSAN HAYATINA KIYAN INSANLARA BU KATIL YEZITLER VAR OLDUGU SÜRECE INSANLIK ALEMI GÖZ YASI DÖKMEYE DEVAM EDECEKDIR CENABI HAKK BU ZALIMLERI YEZITLERI BERTARAF EYLESIN NARI CEHNEM AZABINDA DIRI DIRI YANMASINI NASIP EYLESIN..?..! Saygilarimla
Siteye Gelen Canlarin Sayisi 299436 ziyaretçiDeyerli Canlarin Hepsine Cani Gönülden tesekür Ederim! Aski Niyazimla. Musa-i Kazim Düzgün
Ehl-i Beyt Soyocagi Boneuzag TÜM DINLERI KARDES OLARAK GÖRÜR